bugün

entry'ler (3206)

uludağ sözlük

kolay değil, binlerce şey yazdım buraya. genelde sevildim. güzel bir sitedir aslında. bayadır yazmıyorum. ama gelip gelip bakıyordum. görünen o ki artık bakmanın da çok faydası yok.
şurada yazar olduğum sürece hiç yanlış bir şey yapmadım o yüzden bu sözleri pisliğine değil, faydanıza söylüyorum. itü sözlük ve ekşi sözlük ile kendinizi karşılaştırmayın bile. maalesef çok ama çok geride kaldı uludağ sözlük neden mi?
1) trollerin baş tacı edilmesi.
2) sabahtan akşama kadar başkalarına hakaret ederek mutlu olanların sözlükte tutulması.
3) aptal maç sohbetleri. 6s, eziktaş muhaha seviyesinden çıkamamak.
4) eskiden hatırladığım, tematik çalışan birinin yazdıklarının, ne lan bu ben anlamadım diyen yazarlarca devamlı aşağılanıp adamın çaylak yapılması sağlanması, neredeyse her yazdığı ile tc yasalarına göre suç işleyen adamların takdir toplaması.
5) kendisi iki satır cümle kuramayıp, kurabilen adamların arkadasından, süper konuştu diye yorum yapmakla yetinerek sıfır katkıyla oynayanlar.

tabii ki sorun tüm bunlara göz yuman yönetimdir. en son entry gammazlamaktan yorulmuştum ama asla silinmiyordu. format mormat hak getire zaten. hakaret küfür gırla. o zaman da söylüyorum şimdi de, mevcut yazarlarının yarısından fazlası, zerre katkı sağlamadığı gibi kaliteyi dibe vurduruyor. ancak ve ancak sağlam bir temizlik ile işler tekrar düzelebilir.
umarım düzelir.

galatasaray

artık rijkaard'ın kewell'i yedek olarak düşünmeye başladığını anladım.
adam şöyle düşünüyor, ben lig, kupa, avrupa derken bir dolu maç yapacağım sakatlıklarım olacak, cezalar olacak, yorgunluk olacak. yedek klübesinde, linderoth, kewell gibi oyuncular sağlam durmalı.
bu aralar moda kadro yapayım madem;

kalede franco
sağ bek uğur, sol bek hakan balta, stoperlerden biri servet, diğeri ise yeni bir transfer büyük ihtimalle.
sağ açık keita, sol açık arda. göbekteki ikili ayhan(barış)- mehmet topal
önlerinde elano
ileride baros

budur.

25 temmuz 2009 fenerbahçe boluspor maçı

hürriyet canlı anlatım servisinin yazdığı kadrolara bakılırsa boluspor, maça 5 kişi ve kalecisiz olarak çıkmış.
lan bu kadar mı zor üç beş adamın ismini öğrenmek. bin tane spor sitesi var. en olmadı aç fm'den bak.
edit: aha 6 oldu. yavaş yavaş.

lord voldemort

serinin son iki kitabını ingilizce okumuştum. atladığım noktalar olmuştu, türkçe de okudum. ama hala bir şeyi anlamadım bu adamla ilgili. yazarken anlarım belki.

--spoiler--
şimdi bu abimiz ruhunu toplam 7+1 parçaya bölüyor değil mi?
yok ediliş sırasına göre bakalım;

günce,ginny weasley tarafından yanlışlıkla bulundu, harry potter tarafından basilisk dişiyle yok edildi.

gaunt yüzüğü, aslında diriltme taşı, dumbledore kastı buldu, bir şekilde yok etti ve lanetlendi. eli meli gitti hep, tüm vücuduna yayılacak ve en fazla 1 sene içinde onu öldürecekti. en pis lanet de bundaymış ha.

madalyon, ismimden esinlesen rowling'in yarattığı regulus yürüttü bunu, ron weasley gryfindor kılıçı ile parçaladı. bunu da niye adam gibi taşımadılar da paso boyunlarına astılar anlamadım. güç yüzüğü mü len bu.

kupa, gringotts'dan çalındı, baya gürültü patırdı oldu. voldi (peeves öyle diyordu en azından çeviride) bunun yürütülmesinden sonra çaktı durumu. hermione granger tarafından basilisk dişiyle parçalandı.

diadem, gerzek voldi bir tek ben buldum burayı diye gitmiş nereye saklamış öküz. galiba crabbe'in yarattığı bilmem ne ateşi ile parçalandı. goyle de olabilir.

nagini, dumbledore'un dediği gibi kendi kendine gezebilen bir şeye ruhundan parça vermek biraz manyaklık da olsa sevimli bir şeydi esasında. neville longbottom tarafından gryfindor kılıcı ile kafası kesildi.

buradan son parçadan önce +1'den bahsedelim, 7. parça kendi içinde ikiye bölünüyor bir kısmı bebek potter'a aktarılıyor. harry'nin kendini savunmadan feda etmesi ile yok oluyor.

hah o kalan son parça, harry'nin son kitapta voldi'yi yenerek yok ettiği parça.

bu şekilde 7+1 tamamlanıyor.

e peki bu eleman hani parça ile geri dönüyor? ateş kadehi kitabında yani. ortalıkta ölüden de beter dolanıyorum falan diyordu sonra hop geldi geri. niye, ruhunu bölmüş vs. peki hangi parça ile geri döndü. eğer bir parçayı kullandıysa o parçadan ruhu almış olur, oraya yenisini koymak için bir daha bölmesi lazım.
yok bunları kullanmadıysa gene geri döner o zaman. ne var ki sadık hizmetkarın eti, harry'nin kanı, bir kazanda karıştırdın mı. hehe neyse yani tam anlamadım ben orayı. ha bir de bebek potter'a saldırdığında ruhuna bir şey olmadı, sadece bedeni dağıldıysa, son parçayı yok ederken de aynı şey oldu diye uzatabiliriz mevzuyu da yoruldum.

ekleme: sonradan düşündüm de, ateş kadehi'nin başında nagini ortalıklarda gereğinden fazla dolaşıyor acaba onu mu kullandı dönerken? o zaman kullandığı parçadaki ruh yok olmuyor demektir. malum, hortkuluklara yapılan saldırıları öğrendikten sonra nagini'ye otur dizimin dibinde demişti. demek ki hala bir parçası onda. bu durumda niye 7'de böldü, tek bir tane ile yetinmedi sorusu gelir gündeme ki, birinin denk gelip yok etmesinden korkmuş olabilir. ne bileyim ya amaan.
--spoiler--

zorunlu ekleme: itü'deki entry'mden alıntı.

pes oynarken insanı sinir krizine sokan durumlar

kritik bir dakikada, atak yapan arkadaşın adamını iki kişi ile kıstırarak zamanı tüketmeye çalışırken, kontrol edemediğiniz adamın durduk yerde haşırt diye kayarak hem kırmızı kart görüp hem penaltı yaptırması.

kedi

hepsi 2 ila 4 numara arası hipermetroptur. bu şekilde doğarlar. o yüzden burnunun dibine girerseniz gazete okuyan yaşlı amcalar gibi kafalarını geriye çekerler. ayrıca uzaktan kedi bisküvisini ucundan kenarından görse hoplayıp zıplamaya başlayan hayvanın, siz bisküviyi yere bırakınca bir müddet bulamamasının sebebi de budur.

kedi

ilginç bir bilgi daha, köpeklerin aksine kediler konuşabilir.
öncelikle manyak burmese kedisi dışında miyav mav mır dan öte ses çıkarabilen kedi yok. saldırı anındaki komik sesler hariç.
hayvanın bu sesleri kullanarak taklit edebileceği bir kelime olması lazım. bir de öyle iran kedisi falan konuşmaz, sphinx, siyam gibi zeki ırklar lazım.
türkiye'de insanlar genelde mama demeye kastırır. maav maav şeklinde mama kelimesine benzetip karınları acıktığında bu şekilde miyavlayan kediler vardır.
öğrenmeleri yıllar alabilir ama öğrenirler. ses taklidinde fena değillerdir yani. ne kadar konuşma sayılır bilmem ama bilimsel olarak böyledir.

kedi

köpekler insanlara, kedi ise mekana bağlıdır derler.
kısmen doğrudur.
bu durum şöyle açıklanabilir, kedilerin asla unutmadıkları şey, avcı oldukları ve her an tehlikle ile yüz yüze olduklarıdır. ormanda bir komando düşünün, en büyük avantajı nedir? ormanı karış karış bilmesi.
kediler yaşadıkları yerlerin bir nevi haritasını çıkarırlar. masa, kanepe, televizyon onlara göre evin bütünleşik bir parçasıdır.
eğer birden fazla kediniz varsa birbirlerini kovalarken ne kadar ani dönüşler yaparlarsa yapsınlar, hız kesmeden koltukların üstünden atlayıp köşeleri rahatlıkla döndüklerini görmüşsünüzdür.
kedi zihninde mekanının haritasını taşır. gözü kapalı bile bir yere çarpmadan dolaşabilir.
peki ben oraya birşey koyarsam derseniz, benim anlatacağım şeye gelirsiniz. siz tutup koridorun ortasına bir kutu koyarsanız kedi bunu dakikalarca inceler ve kafasındaki haritaya yazar. ama ya bunu farketmezse, güm. çarpar. ama genelde farkeder tabii olmaz öyle şey. *
haritadaki her oynama kedi için tehdittir. kanepenin yerini değiştirmeniz kedinin asla hoşuna gitmez, bu yeni tehditler yeni haritalar demektir.
kediler yazdıkları bu haritada, ev içindeki insanları da birer değişken nokta olarak belirler.
kedinize seslendiğinizde dönüp bakmadığına ama minicik bir sineği hayatını adamış gibi incelemesini ve takip etmesini görmüşsünüzdür.
biz haritada varolan bir parça olarak olağanız, sinek ise harita dışı, yani yabancı ve tehdittir.
aynı sebeple evden uzun süre giderseniz, kediniz çok üzülür, hem sevgiden mahrum kaldığı için hem de haritanın en önemli parçalarından biri uzun süredir olmadığı için. bunu açık bir tehdit olarak algılar ama sizin nereye kaybolduğunuza da anlam veremez. endişe eder ve strese girer.

kedi

kedilerle ilgili bir ilginç soru da şudur; kediler bizi ne olarak görür?
biz kedilere göre neyiz? uşak, hizmetçi gibi cevapları bir kenara bırakıp bilimsel olarak bakalım.
çoğu bilim adamına göre kediler bizi kedi zannetmekte. ancak bazı üstün niteliklere sahip olduğumuz için bize inceden hayranlık duymaktalar. bu bana ve pek çok yazara göre oldukça saçma bir teori. kediler başka bir kedi gördüklerinde yaptıkları, hem düşmanca hem dostça hiçbir hareketi insana yapmazlar. siz hiç poponuzu koklayan kedi gördünüz mü?
bununla beraber bizi bambaşka bir ırk olarak da görmedikleri kesin.
yavru kediler bizi ulu varlıklar olarak görüyorlar o kesin. ancak yetişkin kedilerin insana bakışı gariptir.
kedi sahipleri kimi zaman, kedilerinin kafalarının tepesinde dikilmiş onlara bakarak mırladığı bir anda uyanmışlardır mutlaka. evde otururken kimi zaman kedi gelip evdekileri tek tek koklar ve işine devam eder. bir diğer ilginç nokta ise şudur, pek çok insan, kendileri yemek yerken, banyo yaparken veya gene kendilerinin mutlu bir anlarında, kedilerinin durup dururken mırlamaya başladığını gözlemler.
son olarak kediler, oldukça çabuk büyür ama siz eşek kadarken aldığınız bebek kedi, en fazla iki-üç yıla sizinle yaşıt hatta sizden daha büyük hale gelir. kedi yaşı insan yaşı oranında, ilk kedi yaşı yaklaşık 20 insan yaşına tekabül eder. ondan sonraki her sene için ise cinsine göre 3 ila 5 sene eklenir. 10 yaşında bir kedi nereden baksanız 60'ına yaklaşmıştır.
sonuca bağlıyorum;
pek çok yazara göre, kediler insanları yavruları olarak görür. kendi yavruları olmasa bile, bakıma muhtaç oldukları düşündüğü küçük çocuklarız. sadece yavruları için yaptıkları davranışları bize de yaparlar.
bunların haricinde, hayır kediler, insan ırkının ayırdındadır diyenler de vardır.
ancak böyle olsa bile alakasız ama faydalı bir not: bir kedinin kıyafetiniz ve sizin farklı varlıklar olduğunuzu anlaması zaman alır. evde yavru kedi varken şortla falan gezmeyin kan içinde bırakır bacağınızı.

kedi

kedilerin umursamaz hayvanları oldukları herkes tarafından bilinir.
tabii ki bunun için kedileri suçlayamayız, evrim süreci kedilere bu hissi vermiştir.
köpeklerle karşılaştıralım.
köpekler varolduklarından beri sürüler halinde gezerler. bir köpeğin hatası, sürüyü etkiler, bu sebeple hata işleyen cezalandırılır. köpekler ilk zamanlardan beri, hata yapmanın kendilerinden başkalarına da zarar verdiğini ve bunun kötü birşey olduğunu bilirler.
kediler ise her zaman yalnızdırlar. hata yaptıklarında bunun bedelini kendileri öderler. başka bir canlıyla ilişki kurmadıkları için hatalarının başkasına zarar verme şansı yoktur.
günümüz evcil kedileri, atalarından miras kalan bu hisse sahiptir. bir vazo kıran kedinizi azarlarsanız bunu çok iyi anlar. ancak kendisi bir zarar görmediği için bunu bir hata olarak kabul etmez, sebepsiz yere sesinizi yükselttiğinizi düşünür ve bu kedilerin hiç hoşuna gitmez. büyük ihtimalle arkasını dönüp gidecektir.
bir gün denizde boğulsanız, köpeğiniz arkanızdan atlar ve sizi kurtarmaya çabalar.
kediniz asla böyle birşey yapmaz, bunu umursamaz olduğu için veya sizi sevmediği için değil, milyonlarca yıldır başkasına yardım etmek gibi bir güdüsü gelişmediği için yapmaz.
asla unutmayın, kediler yalnızdır. her zaman yalnız yaşamışlardır. topluluk içinde geçerli olan şeyleri ondan bekleyemezsiniz.
gene de kediler için umursamaz demek biraz sert olabilir. yalnız yaratılışları haricinde insanları ve kediler hariç, diğer hayvanları severler. bu sevgi dolayısı ile, yapmayacak gibi durmalarına rağmen enteresan şeyler yapabilirler. intihar eden sahibin arkasından balkondan atlayan kedi, sahibinin ölümü ile yemeden kesilip ölen kediler var. benim kişisel tecrübem, sarman kedim şiddetli öksürdüğüm zaman gelip boğazımı yalar. (dıştan tabii ki kafanızda enteresan şeyler canlandırmayın)
sakat uzuvların üzerine oturup veya hasta olan birinin göğsüne yatıp saatlerce mırlayan kediler oldukça sık rastlanan enstantanelerdir.

kedi

entry taşıma sebebi ile silip tekrar yapıştırıyorum yazılarımı, itü sözlük'teki yazılarımdır.
sarah thompson der ki, kedi, herhangi bir canlıya boyun eğmek için geçerli bir sebep görmezi iki ayağı üzerinde durabiliyor olsa bile.

bir kedi sever ve onlarca kediyi büyütmüş biri olarak, ileride kedi besleyeceklere veya yeni yeni beslemeye başlayanlara her zaman hatırlatırım; kediler evcil gibi görünselerde asla evcil değillerdir, hiç bir şekilde minnet duymazlar ve emirlere uymazlar. devamlı aynı şeyi yapıyorsa ve yapmaması için üzerine giderseniz inadına daha çok yapar. ayrıca canını yakarsanız bunu asla unutmaz ve suratınızın ortasına geçirir.

temel olarak ne verirsen onu alırsın hayvanıdır. saygısızlığa tahammülü yoktur. özellikle pek çok insanın olduğu bir yerde bağırırsanız dönüp "hssss" bile diyebilir size. gururludur. eğer sizi çok seviyorsa ki, genelde kötü davranmıyorsanız severler, uzun süre uzağa gidip gelirseniz size bozuk atar. yanınıza gelmez. ayağına basarsanız o da çıkıp sizin ayağınıza oturur. öyle enteresan bir hayvandır.
tekrar ediyorum, evcil gibi görünen ama vahşi bir hayvandır.

hayatı boyunca evden çıkmamış, 10 yaşında bir kediyi sokağa bırakırsak, ortama adapte olmasının ve avlanarak yiyecek bulmasının ve o bölgedeki çete sistemini çözerek kavgalara başlamasının en fazla 3 saat sürdüğünü unutmayın.

ayrıca doğada zevk için öldüren nadir canlılardandır. özellikle evde beslenen ama sokağa çıkan kediler, muazzam bir şekilde katliam yaparlar. şehrin göbeğinde oturmuyorsanız, size parçalanmış tavşan bile getirirler. öldürürler ama yemezler. zaten tokturlar. öldürmek onlar için spordur.

kucağınızda mırıl mırıl uyuyan topak beyaz kedinizi böyle düşünmek zor olabilir ama gerçek budur. zaten kedi besleyenler şirin şirin yatan bir kedinin, pencerenin önünde bir kuş gördüğünde celallenmesini ve krrrttk krrrtkk gibi psikopat sesler çıkarmasına alışmışlardır. ormanlık alanda dolaşan "evcil" bir kedi, günde ortalama 25-30 canlının hayatını sonlandırır. özellikle böceklere tahammül edemezler. bir de çok iyi sinek yakalarlar.

eğer onunla oynuyorsanız, şunu farkedersiniz, oyun uzadıkça hayvan değişir. örneğin kolunuzu göbeğine sürterek kolunuza saldırtıyorsunuzdur, önce pati atar, dişlerini dayar ama ısırmaz, bundan zevk alır, ama oyunu uzatırsanız, aynı zevkle, hala oyun yaptığını düşünerek, tırnaklarını daldırıp çok pis ısırmaya başlar. bunu bilerek yapmaz, uzayan oyun ona vahşi güdülerini hatırlatır.

bir köpek sırtüstü yatarsa teslim olduğu anlamında gelir. özellikle çok sevdikleri insanları görünce sırt üstü yatar köpekler. bu, "sana tamamen güveniyorum"'dur. çünkü bu durumda bir köpek, asla saldırı yapamaz.
kediler de sırt üstü yatar ve bunu sadece güvendikleri canlıların yanında yaparlar. ama kediler, sırt üstü yatarak aynı zamanda en ölümcül saldırılarına da hazır olurlar. kedilerin karınları, köpeklere göre hassastır. eğer canını yakarsanız arka ayakları ile inanılmaz seri biçimde vurur. güçlü bir kedi, canınızı yakabilir. aynı hareket aslında kediler arası dövüşlerde, üzerinde olan rakibin karnını deşmek için kullanılır.

kediler saldırı hareketlerini içgüdüsel olarak öğrenirler. yan yan zıplama veya yukarıda anlattığım karın deşme hareketini yavruluk döneminde oyun oynarken bilmeden yaparlar.
bu aynı zamanda nasıl hepsinin bildiğini anlayamadığım ritüelleri beraberinde getirir.
kedi dövüşleri pek çok ritüel içerir. ayin gibidir. sokakta, birbirlerine yakın durmuş, ama ikisi de birbirine bakmayan, taş kesilmiş kediler görmüşsünüzdür. o şekilde saatlerce bekleyebilirler. kediler kolay kolay kavga etmez, genelde saatler süren bu ritüeller sonucu biri pes eder. eğer kavga başlarsa, birinin canı çok sağlam yanıncaya kadar devam eder. genelde kulak parçalanması, kuyruk kesme, karın ve göğüs yaralanması, yüzün çizilmesi ve bıyıkların dökülmesi gibi sert sonuçları olur kavgaların. ama dediğim gibi kavga pek olmaz. kimi zaman kovalamalar yaşanır ama %99'u kavgasız biter.
kavgalar öncesi ve sonrası yapılacak hareketler bellidir. örneğin, karşı tarafın gücünü kabul eden kedi, mutlak suretle sırtını dönüp biraz beklemeli, sonra yavaş yavaş gitmelidir. bu sürede, karşı tarafa, istersen vur hakkındır, gibi bir mesaj verir. eğer öteki kedi, lider konumundaysa vurabilir. ama genelde vurmazlar, pis pis bakarlar.

kediler çete ile yaşar. her sokağın veya bölgenin belli bir çetesi vardır. bunun lideri, genelde en yaşlı veya güçlü olan kedidir. bu kediler avın büyük payını yedikleri için nispeten iri olurlar. uyku esnasında mutlaka diğerlerinden yüksek bir yere yatarlar. evdeki kedinizin, dolap tepesinde uyuma sevdası bu yüzdendir, sizden yüksekte olmak ister.
bölgeye yabancı bir kedi girerse, onu takibe alırlar. kedi gene çeşitli ritüeller ile gruba katılmayı seçebilir.
bununla birlikte zaman zaman bölgelere saldırılar yaşanır. resmen taktiksel denebilecek kadar kapsamlı saldırılar ile lider kedi dövülmek istenir. bu genelde çiftleşme döneminden önce olur ve bol bol kovalama yaşanır. şubat sonlarına doğru gördüğünüz bir kedinin peşinden koşan 4-5 kedi enstantaneleri bu bölge savaşları sonucudur.

bir kedi bir defada 3-6 arası yavru doğurur. bazı cins kediler tek yavru falan da doğurabiliyor. dişi kediler 4-5 ayda ergen oluyor. erkek kedilerde ise ergenlik 7-8 aya sarkabiliyor. ev kedilerinde ergenlik daha da uzayabiliyor.

ev yaşamına alışmış bir kedi her zaman vahşi doğaya alışabilir ama vahşi doğaya alışmış bir kedi ev kedisi olmaz. birincisi asla size güvenmez, ikincisi baskı altında hisseder kendini ve kaçar.

kediler, haklarında en çok efsane olan hayvanlardır. bir efsaneye göre hz. nuh tarafından yaratılmışlardır. gemideki ambara dadanan kemirgenlerden kurtulmak isteyen hz. nuh hayvanlar kralı aslana danışmış, aslan hapşurarak iki adet kedi çıkartmıştır ortaya. kediler uzun süre ambarı bekleyebilsin diye 7 can verilmiştir.

kedilerin canı kolay kolay acımaz, ağrı eşikleri çok yüksektir. patır kütür, kafayı gözü yararak düşen kedi, canı yanmadan yoluna devam eder. 4 ayak üstüne düşme mevzuu biraz karışıktır. en basit tabirle, ne kadar yüksek o kadar iyidir. tabii çok abartı olmamak kaydıyla. 15. kattan düşse tabii yaşamaz, ama gene de güzel konarlar. yalnız mesafe çok azsa ve korktularsa bazen dönemiyolar.

kediler, tarih boyunca herkesin ilgisini çeken, büyüleyici, vahşi ve özgür hayvanlardır.

türkiye de etnik çatışma çıkacak olması

dört gözle bekleyenlerin çok olduğu ama avuçlarını yalayacakları durumdur.
bu ülke tüm etnik grupları ile bütündür, bölünemez, ayrılamaz.

kadın peygamber olmaması

fikrimce, o zamanlarda eğer kadın bir peygamber olsaydı, çevredeki insanlar, onun erkek kardeşini veya varsa kocasını "daha büyük peygamber" olarak göreceklerdi.
gerçi düşününce bugün olsa yine aynı düşünce olur.

alperenlerin idil biret konserini basması

kosta rika'yı işgal planı patlayan bir grup geri zekalının can sıkıntısıdan saçmalaması.

sözlükteki fethullah gülen düşmanları

memur maaşı ile, onlarca okul, dershane, televizyon kanalı, gazete kurup, amerikada krallar gibi nasıl yaşandığına anlam veremeyenler de buna dahildir.
ulan bu ülkede memurları televizyon kanalı değil televizyonu bile zor oluyor. nereden biriktirdin sen bu kadar parayı hacı?

nil karaibrahimgil

şarkıları nadiren güzel ama kendisi güzel bir bayan.

imanewbie com

ultima online severlerin mizah sitesi.
lise dönemindeyken her gün girip, tekrar tekrar gezdiğim siteydi. ultima online oyunu içinden ekran görüntüleri kullanarak, saf ve beceriksiz bir karakterin başından geçenler temalı 3-4 karelik öyküler vardır.
ultima'yı özleyenler ve tekrar gülmek isteyenler için;
http://www.imanewbie.com
not: sitenin adının i am a newbie demek olduğunu çok geç anlamıştım o zamanlar. *

güiza nin büyük bir takımda oynamak istemesi

burada ehe ehe fener'e lafı sokmuş demeyeceğim, çünkü fanatiklik yapmazsak, fenerbahçe avrupa'da söz sahibi bir takım olmasa da, geldiği mallorca'nın kat be kat üstünde bir takımdır. ayrıca gitmeyi düşündüğü söylenen man city, her ne kadar para saçıp hayvan transferler yapmaya kalksa da gözümde fener'den değerli değildir. ben bir galatasaray taraftarı olarak böyle düşünürken, bu takımın sözleşmeli oyuncusunun böyle saçmalaması ayıptır.

fabricio coloccini

lig tv'nin haberine göre, adnan polat, anlaştık, imzaya gelecek demiş ama adnan polat'ın böyle açıklamalar yapmaması bir yandan da kaynağın lig tv olması kafa karıştırıcı.
fm'de süper bir adamdı, gerçekte izleme fırsatım olmadı. hatta bir kere para hilesi ile almıştım da arkadaş oha coloccini'yi mi aldın oyunun suyunu çıkarmışsın demişti.
haa gelirse çok sevinirim, hem kalitesinden hem de leo'nun hemşerisi olduğu için.

oguchi onyewu

fenerbahçe'ye gelseydi, bilica ile beraber, edu-lugano'dan çok daha iyi bir ikili olurdu bence. o yüzden inceden sevinmedim desem yalan olur.